Mahmut Akkaraman’ın Sözlerinden Seyyid Mahmud Hayrânî Derneği
Uzun yıllar kamu kurumlarında görev yapmış, meslek hayatının büyük bölümünü İstanbul’da geçirmiş ve Erzurum Emniyet Müdürlüğü’nden emekli olduktan sonra kendini toplumsal ve kültürel çalışmalara adamış Mahmut Akkaraman, gönülden bağlı olduğu bir yolda önemli bir adım atarak Seyyid Mahmud Hayrani Derneği’ni kurdu.

Akşehir’e ve Anadolu’nun manevi mirasına derin bir sevgi besleyen Mahmut Akkaraman, bugün bizlerle hem derneğin kuruluş hikâyesini hem de bu yoldaki hedeflerini paylaşıyor. Şimdi gelin Mahmut Bey’in anlattıklarıyla Seyyid Mahmud Hayrânî Derneği’ni daha yakından tanıyalım.
Seyyid Mahmud Hayrânî Derneği ne zaman kuruldu?
Derneğimiz 27 Ocak 2023 tarihinde kuruldu. Bu yola, Seyyid Mahmud Hayrânî’nin soyundan gelen Yusuf Özcan’la gönül birliğiyle yola çıktık.
Bize Yusuf Bey’le nasıl tanıştığınızdan bahseder misiniz?
Yusuf Bey’in ailesi zamanında Akşehir’de yaşıyormuş ancak dönemin Alevi baskılarından dolayı Akşehir’i terk edip Tunceli’ye taşınmak zorunda kalmışlar. Yıllar sonra ise kaderin bir cilvesi olarak Yusuf Bey’in tayini Akşehir’e çıkıyor, böylece ailesinin zamanında terk etmek zorunda kaldığı şehre geri dönmüş oluyor. Bu vesileyle komşu olduk. Tanışmamızın ardından ortak bir gönül bağı kurduk ve Seyyid Mahmud Hayrânî’yi önce Akşehir’e, ardından tüm dünyaya tanıtmak amacıyla birlikte bu derneği kurmaya karar verdik.
Derneğin kuruluş amacı nedir?Bu derneği kurarken sizi en çok motive eden özel bir sebep var mıydı? Hangi hedeflerle yola çıktınız?
Derneğimizin kuruluş amacı; sivil toplum faaliyetlerini daha etkin hâle getirerek sosyal, kültürel, dinî ve benzeri alanlarda hem yurt içinde hem de yurt dışında çalışmalar yürütmek. Bunun yanı sıra kişisel olarak beni en çok etkileyen ve harekete geçiren konu, Alevilerin toplumumuzda hâlâ tam anlamıyla kabullenilmemesi ve özellikle Akşehir’de Alevi inancına mensup insanların kimliğini saklamak zorunda kalmasıydı.
Biz bu derneği kurarken, insanların inançlarını özgürce yaşayabildiği, kimliğini gizlemek zorunda kalmadığı bir ortam oluşturmak ve toplumsal bütünlüğe katkı sağlamak amacıyla yola çıktık. Selçuklu döneminde egemen olan ilk inancın Alevilik olduğunu biliyoruz ve bu değere sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum. Ne yazık ki Yavuz Sultan Selim döneminde Akşehirli Aleviler, dinlerini özgürce yaşayamadıkları için şehri terk etmek zorunda kalmışlar.
Geçtiğimiz yıl Ankara’da Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüğümde, kendisi de dedesinin Akşehir’den gittiğini söyledi. Bu bilgi, tarihle ilgili anlatılanları destekliyor. Ayrıca derneğimizde, bu tarihi sürece ışık tutabilecek bazı mühürler de mevcut; bunlar geçmişin izlerini günümüze taşıyan önemli belgeler.
Kısaca Seyyid Mahmud Hayrânî’nin hayatından söz eder misiniz?
Seyyid Mahmud Hayrani, 13. yüzyılda Horasan bölgesinden Anadolu’ya gelen ilk velilerden biridir. Tasavvufi düşüncenin yayılmasında büyük katkıları olmuştur. Anadolu’nun ve Balkanlar’ın İslamlaşması ve Türkleşmesi sürecine ciddi hizmetlerde bulunmuştur.
"Seyyid" unvanı, Peygamber Efendimiz’in soyundan geldiğini gösterir. Mevlâna, Hacı Bektaş-ı Veli gibi büyük alimlerle aynı dönemde, aynı coğrafyada yaşamıştır. Hatta Sarı Saltuk ve Nasreddin Hoca gibi önemli isimlerin hocası olmasına rağmen, maalesef yeterince tanınmıyor. Doğum tarihi kesin olarak bilinmese de Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Akşehir’de yaşamış; Hicri 667/Miladi 1268 yılında vefat etmiştir. Türbesi ise hâlen Akşehir’de ziyaretçilere açıktır.
Seyyid Mahmud Hayrânî’nin soyundan gelen en son kişi kimdir, bilginiz var mı? Soy kütüğünü, yani seyyid soyu çetelesini bizimle paylaşabilir misiniz?
Evet, elimizde bulunan şecereye göre, Seyyid Mahmud Hayrânî’nin soyundan gelen en son kişi Yusuf Özcan’dır. Kendisi bu yola gönülden bağlı olup, derneğimizde aktif olarak görev almaktadır.
Şecere, şu anda Tunceli’nin Aktuluk Köyü’nde yaşayan Çe Saye Gulabi Sülalesinde bulunmaktadır; Yusuf Düzgün’ün yanındadır. Söz konusu şecereyi ilk imzalayan kişi, Selçuklu Devleti Hükümdarı Alaaddin Keykubad olup, sonrası III.Ahmed'e kadar olan tüm padişahların imzası da yer almaktadır.(III.Ahmed'in de imzası mevcuttur.)
Ayrıca, Seyyid Mahmud Hayrânî’ye ait olduğu düşünülen bir kılıç da mevcuttur. Bu kıymetli emanet, Hasenı Şıhali (Hasan Özcan) ailesinin yanında muhafaza edilmektedir. Amacımız, türbenin bitişiğindeki evi en kısa sürede satın alarak hem bu tarihi kılıcı hem de şecereyi buraya getirip sizlerle buluşturmaktır.
Seyyid Mahmud Hayrânî’nin Akşehir'e bıraktığı izler nelerdir? Sizce bugün Akşehir’de yeterli ilgiyi görüyor mu?
Seyyid Mahmud Hayrânî, sadece Akşehir için değil, Anadolu’nun ve Balkanlar’ın İslamlaşması ve Türkleşmesi süreci için de çok büyük hizmetlerde bulunmuş bir alimdir.
Ancak ne yazık ki bugün Akşehir’de hak ettiği ilgiyi gördüğünü söylemek zor. Oysa geçmiş zamanda onun adına kurulmuş bir vakıf olduğu biliniyor ve bu vakfa ait çok sayıda gayrimenkul varmış.
Ancak zamanla yeterince tanınmadığı ve üzerinde durulmadığı için bu vakıf varlıkları birilerinin eline geçmiş ya da tamamen kaybolmuş. Bu konuyla ilgili araştırmaları Akşehirli yazar Mehmet Koç ile birlikte yürütüyoruz.
Vakıf hangi yıllarda aktifti, nasıl yönetildi, bu gibi soruların henüz net bir cevabı yok.
Ancak bu konuda farklı sebeplerin etkili olduğunu düşünüyorum. Emniyet mensubu geçmişimden dolayı biliyorum ki, pek çok tarihi eser yurt dışına kaçırılıyor. Seyyid Mahmud Hayrani’ye ait iki ayrı sanduka da bu duruma örnek.
Bunlardan biri Ermeni vatandaşı tarafından yurtdışına kaçırılmak isterken yakalandı. Şu anda İstanbul'da muhafaza ediliyor. Diğerinin ise Danimarka’ya kaçırıldığı bilgisine ulaştık. Bizim hedeflerimizden biri, İstanbul’daki sandukayı tekrar Akşehir’e kazandırmak ve bu manevi mirası ait olduğu yere geri getirmek.
Akşehir'de yaşayan Alevi nüfusu hakkında bilginiz var mı? Bu konuda düşünceleri nelerdir?
Evet, Akşehir’de yaşayan Alevi vatandaşlarımızın sayısı yaklaşık 5-6 bin civarında. Bunların büyük çoğunluğunu abdallar oluşturuyor. Akşehir’deki abdalların neredeyse %90’ı Alevi inancına mensup. Burada Konyalı, Tuncelili, Erzincanlı, Sivaslı Alevi vatandaşlarımız var ama maalesef birçoğu kimliğini gizlemek zorunda hissediyor. Sorduğunuzda “Akşehirliyiz” diyorlar, çünkü geçmişte yaşadıkları zorluklar hâlâ hafızalarda taze.
Ben istiyorum ki, ister camide ister cemevinde olsun, herkes ibadetlerini özgürce yapabilsin. Alevi vatandaşlarımız da ibadetlerini özgürce ve kendi dilleriyle, öz Türkçeyle yapabilsinler. Cemlerini, dualarını, ibadetlerini kendi geleneklerine uygun şekilde yerine getirebilsinler. Biz de Akşehir halkı olarak bu konuda elimizden gelen desteği verelim. Toplumsal birlik ve beraberlik ancak birbirimizin inançlarına saygı göstererek sağlanabilir.
Seyyid Mahmud Hayrânî’yi daha fazla tanıtmak için ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz? Planladığınız projeler var mı?
Seyyid Mahmud Hayrani’yi tanıtmak için öncelikle Akşehir’den başlamamız gerektiğine inanıyorum. Ne yazık ki, halkımız Seyyid Mahmud Hayrânî’yi tam anlamıyla tanımıyor. Genelde sadece bir türbe olarak biliyorlar; oysaki kendisi çok daha fazlası. Bu nedenle, onu daha yakından tanıtacak anma etkinlikleri düzenlemeyi planlıyoruz.
Aslında bu yıl bir aşure etkinliği yapmayı düşünmüştük ama çeşitli nedenlerle gerçekleştiremedik. Bunun yerine lokma dağıtımı gibi küçük ama etkili etkinliklerle başlamayı düşünüyoruz. Önce yakın çevrenin ilgisini çekmek, yerel basında yer almak istiyoruz. Ardından bu ilgiyi daha geniş kitlelere ulaştırarak ulusal basına taşımayı hedefliyoruz.
Daha önce de bahsettiğim gibi Türbenin hemen yanındaki evi alarak orayı bir cemevine dönüştürmeyi düşünüyoruz. Bu alan sadece ibadet için değil, aynı zamanda ihtiyaç sahibi öğrencilerimize ve ailelerimize destek olabileceğimiz bir merkez olacak. Aşevi kurmayı, yardımlar yapmayı, insanların ibadetlerini özgürce gerçekleştirebileceği bir ortam sunmayı hedefliyoruz.
Bu evi almak bizim için de derneğimiz için de çok önemli. Bu proje sayesinde hem Akşehir’e hem halkımıza fayda sağlayacağımıza inanıyoruz. Aynı zamanda Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanındaki Alevi kardeşlerimizi buraya davet ederek, onları bu evde ağırlamak istiyoruz. Bu girişim sadece inançsal ve sosyal anlamda değil, aynı zamanda şehrimizin kültürel zenginliğini öne çıkaracak bir adım olacak. Bununla birlikte, bölgedeki esnafa da ekonomik anlamda katkı sağlayacağını, yeni istihdam alanları oluşturacağını düşünüyoruz.
Ayrıca "Uluların Yolu" adını verdiğimiz bir kitap projesi üzerinde çalışıyoruz.
Bu proje kapsamında; Seyyid Mahmud Hayrânî, Nasreddin Hoca, Mevlânâ, Ahi Evran ve Hacı Bektaş Veli gibi önemli gönül erlerinin izlerini takip edeceğiz. Akşehir’den başlayarak Hacı Bektaş Veli Dergâhına kadar uzanan bu güzergâh boyunca, kültürel ve manevi mirasımızı tanıtmayı ve bu değerleri günümüz insanıyla buluşturmayı hedefliyoruz.
Bahsettiğiniz projeler gerçekten çok kıymetli. Peki, bunları hayata geçirmek için sermaye ya da bütçe planlamanız nasıl?
Şu ana kadar derneğimizi tamamen kendi bağışlarımızla yürütüyoruz. Bunun dışında, zaman zaman dışarıdan destek olan, bağış yapan dostlarımız da oluyor. Eğer o evi alabilirsek –ki bu konuda ciddi bir isteğimiz var– inancımız odur ki, "bizim evimiz olsun, cemaatimiz olsun, cemevimiz olsun" diyerek bu sürece destek verecek birçok insan var. Bu konuda bize gerekli yardımı yapacaklarına dair sözler de aldık.
Geçen sene bu zamanlar Ankara’ya giderek Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük, projelerimizden bahsettik destek olacağını evi bizim için alacağına dair yardımlarda bulunacağını söyledi fakat hâlâ bekliyoruz.
Ayrıca belediyemizin de bu projeye sahip çıkacağını, yanımızda olacağını düşünüyoruz.
Derneğinize maddi destek sağlamak isteyenler için IBAN numaranızı paylaşır mısınız?
Tabi ki TR 950001000170978289085001
Sizce Yıldırım Beyazıt’ın, Seyyid Mahmud Hayrânî’nin türbesinde iç organlarının defnedilmesinin özel veya sembolik bir anlamı var mıydı?
1402 yılında Ankara’nın Çubuk Ovası’nda gerçekleşen Ankara Savaşı’nda, Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid, Timur’a yenilerek esir düşüyor ve Akşehir’e getiriliyor.
Savaş sonrası yaşanan bu yenilginin ardından Yıldırım Bayezid'in naaşı, oğlu tarafından alınarak Bursa’ya götürülür. Ancak tarihî kaynaklarda, iç organlarının Akşehir’deki Seyyid Mahmud Hayrânî Türbesi’ne defnedildiği belirtilmektedir.
Bu tercih tesadüfî midir? Bence değil. Timur’un Şafiî mezhebine mensup olduğu düşünüldüğünde, Seyyid Mahmud Hayrânî de bu niteliklere sahip, dönemin önemli ve itibarlı Velilerinden olduğu bilindiğinden Yıldırım Bayezid’in iç organlarının onun türbesine defnedilmiş olabilir.
Sohbetimizin sonuna yaklaşırken, Mahmut Bey aracılığıyla Seyyid Mahmud Hayrânî soyundan gelen Yusuf Özcan’a da ulaştık.
Kendisiyle kısa ama anlamlı bir konuşma gerçekleştirdik. Özellikle dernek çalışmaları ve Seyyid Mahmud Hayrânî ile ilgili düşüncelerini merak ettik. Sağ olsunlar, bizleri kırmayıp sorularımıza içtenlikle cevap verdiler.
“1232 tarihli seceresi ailemizde bulunuyor. Aynı şekilde o dönemden kalan bir kılıç da bizde mevcut,” diyerek söze başlayan Özcan, Seyyid Mahmud Hayrânî’nin hem ailesi hem de bölge kültürü açısından ne kadar değerli bir şahsiyet olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Seyyid Mahmud Hayrânî, Velîlerin Kutbu olarak bilinir. Yaşı Hacı Bektaş’tan da Mevlânâ’dan da büyüktür ve onların hocası konumundadır.
Fatih Sultan Mehmet’in ilk kadısı olan Hızır Bey de Seyyid Mahmud Hayrânî’nin torunlarındandır. Günümüzde biraz geri planda kalsa da, Balkanlar’da Sarı Saltuk’un hocası olarak anılır. Evliya Çelebi de Seyahatnâmesi'nde Nasreddin Hoca’nın, Sivrihisar’ı onun için bıraktığı söylenir.
Yusuf Özcan, Seyyid Mahmud Hayrânî’nin yalnızca bir soy bağıyla değil, taşıdığı manevi mirasla da tanıtılması gerektiğini vurguladı:
“Ne yazık ki, zamanla dini mensubiyetler nedeniyle ismi biraz geri planda kalmış. Daha önce çeşitli tanıtım faaliyetlerimiz oldu ancak ülke yapısından kaynaklı nedenlerle yeterince ilerleyemedik. Bugün benim burada görev yapıyor olmam ve Mahmut Abinin önderliği bu yolun yeniden açılmasına vesile oldu.”
Derneğin geleceği ve hedefleri hakkında ise şunları söyledi:
“Seyyid Mahmud Hayrânî’nin yaşayan soyu olarak, Akşehir’e kültürel ve turistik anlamda hâlâ bir katkı sağlanmamış olması bizi gerçekten üzüyor. Biz bu durumu değiştirmek istiyoruz. Cemevimiz, aşevimiz ve benzeri faaliyetlerle hem halkımıza hizmet sunmak hem de esnafımızı, köylümüzü kalkındırmak istiyoruz. Bu sadece bizim değil, tüm Akşehir halkının meselesi olmalı. Taşın altına hep birlikte elimizi koymalıyız. Ayrıca yetkili mercilerden de bizim kadar sahiplenici bir tutum bekliyoruz.”
Röportajımızı tamamlarken; değerli vakitlerini ayırarak bilgi ve görüşlerini bizlerle paylaşan Seyyid Mahmud Hayrânî Derneği Başkanı Sayın Mahmut Akkaraman’a ve Başkan Yardımcısı, aynı zamanda Seyyid Mahmud Hayrânî’nin yaşayan torunlarından olan Sayın Yusuf Özcan’a gönülden teşekkür ederiz.
Akşehir’imizin hem maddi hem de manevi anlamda gelişmesi adına çıktıkları bu kıymetli yolda, gerekli desteği görmelerini ve projelerinin hak ettiği karşılığı bulmasını temenni ediyoruz.
Bağışlarınız için :
T.C. Ziraat Bankası Akşehir Şubesi
Seyyid Mahmud Hayrani Derneği
TR95 0001 0001 7097 8289 0850 01
Başkan Mahmut Akkaraman
0505 584 24 68
Başkan Yardımcısı Yusuf Özcan
0505 231 56 23
Derleyen ve Hazırlayanlar : Esma KARAKUŞ & Emine Yağmur ÇAKICI & Melike CAN